Salı, Aralık 1

nasılsın iyi misin

gökova'da sinekler bacaklarımı boydan boya soktular, bütün yol boyunca giydiğim dar pantolonun diz kapaklarımda uyguladığı basıncın yanında, devamlı bacaklarımı kaşımak için 'hah işte şimdi uyumak için rahat bir pozisyon aldım' dediğim her an, bir o yana bir bu yana dönerek iki büklüm kaldım. sonuçta bacaklarımı kaşırken zevkten bir türlü zirveye ulaşamadığım gibi yol boyunca da uyuyamadım. çaprazımdaki teyzenin bundaki katkısını da unutmamak gerekir tabi. arkamda uyuyan 30lu yaşlarındaki oğlunun bacağı rahat edemiyor diye her seferinde beni dürterek uyandıran teyzeye ilk başlarda çok nazikce cevaplar vererek ve her seferinde koltuğumu biraz daha dikleştirerek tahammül sınırlarıma doğru ilerledikten sonra 5. uyarılışımdan sonra 'ehhhh teyzeysen teyzeliğini bil be kadın, ayrıca oğlunun dili yok mu allasen' diyerek -keşke bunları bir kere de dışımdan söylesem- çıkıştıktan sonra teyzenin suratındaki korkmuş ifadenin yarattığı mutluluk duygusuyla önüme döndüm, tam o sırada aklıma gelen 'trilaylayli' şarkısını mırıldanırken uyumuşum.
çıkarılan ders:
gökova'da olmanın verdiği mutlulukla çorabınızın üzerine konan sivri sineklere bile sevgi göstermeyin, bütün bir gecenizi ve hatta gününüzü mahvediyorlar.
otobüs yolculuklarında dar paça pantolon giymeyin.
yaşlı bi teyze ne de olsa deyip 'peki teyzecim' demeyin, yüz buldukça astarını istiyorlar.
varan'da ya da ulusoy'da bilet bulamayınca 'kamil koç ile gideyim' demeyin, şehirlerarası dolmuş gibi her otogarda yarım saat mola veriyorlar bi de üstüne üstlük Alibeyköy 'de sizi bırakıyorlar. onun yerine evinizde oturun, uykusuz uykusuz işe gitmemiş de olursunuz.

ayrıca nakaratı 'trilaylayli' olan bu anlamsız şarkının bir de şarkı sözü yazarı var
'yerinden yurdundan olursan ister misin
aşkında çalarsam oynarsan sen bizdensin' !?!!!?!

Hiç yorum yok: