Çarşamba, Nisan 22

....kollarını açarak onu (yani, “Darbe”yi) kucaklayacak olanlar, “böyle işleri” yakıştıramadığımız bu “kodamanlık” mertebesini dolduran kişiler olacaktı. 12 Eylül’de beş generalin önünden el sıkarak, tebrik sunarak geçen ve dizilen yüksek mahkeme üyeleri ya da kutlama telgrafları çeken üniversite rektörleri gibi...Ve zaten facia da burada. Bu zihniyet, bu “seçkin”lerde, memleketin bu “güzide sima”larında cisimleşiyor, somutlaşıyor. Sorun bu."

"Bir toplumun “Batılılaşma” ideolojisi o toplumun “Batı düşmanlığı” ideolojisine dönüşmüş, bu garip eksen değişimiyle birlikte, el attığı her alanda çelişik, mantıkdışı, giderek akıldışı pozisyonlar almak zorunda kalıyor. Psikoloji alanında “şizoid-paranoyak” diye tanımlanan, alt üst olmuş bir zihnî dünyanın bütün belirtilerini sergiliyor. Bunlar yeterince kötü, ama bir de bombalar, komplolar, cinayetler, kemikler vb. korkunçluklardan oluşan bir ağırlık var orta yerde. Eriştiğimiz şu saatte bunların “yalan, iftira, düzmece” vb. olduğunu söylemek, cephelerden birinin biraz da zorunlu “savunma hattı”."

"Ünlü Marksist filozof Althusser epistemoloji sorunlarını incelemiş ve nesnenin tarihi ile nesnenin bilgisinin tarihinin özdeş olamayacağını söylemişti. Yani bir yanda nesne ve onun kendi tarihi var, öbür yanda insanlığın bilgilenme tarihi içinde o nesne hakkında ürettiği bilgi. Ve bunlar özdeş değil....Bizdeki, anlattığım durum, bunu doğruluyor. Ama buna bir de ekleme yapıyor. “İnsanlık” için durum öyle olabilir ama Türklük için o iki “moment” arasında bir de Genelkurmay’ın “uygun gördüğü” bilgi yer alıyor."

Hiç yorum yok: