.....Adalet Bakanımız da duygulanabilen, kimi durumlar karşısında gözyaşlarına mani olamayan bir fani olduğunu görmek içimizi ferahlatabilirdi.
Lâkin Çiçek, F Tipi hücrelerde sonsuz işkence koşulları altında yaşayan insanlara değil, tecritte ölüme-intihara sürüklenenlere değil, ölüm orucunda sönüp giden hayatlara değil, yargının hal-i pür melâline hiç değil, o sırada istismarına tanıklık ettiği bir kız çocuğuna ağlıyordu. Hayır, yanlış anlamayın. 4 yaşında bir kız çocuğunun bir ödül töreninde Başbakan Erdoğan ve kabine üyelerine İstiklal Marşı `nın on kıtasını ezbere okuyuşu Cemil Çiçek’i ağlatmıştı. Bu okunaksız şiiri korkunç bir sirk gösterisi gibi ezbere ve el-kol-gırtlak hareketleriyle boğula boğula okuması karşısında dehşete kapılarak ‘kim bu çocuğa bu işkenceyi reva gören münasebetsiz’ diye haykıracağına o bebeğin yansıladığı duygu hallerinden etkilenmiş, ona ağlıyordu. Nüfusun en az yüzde 99’unun mümkün değil
anlayamayacağı ağdalı dizeleri kendisine öğretilmiş seferberlik gırtlağıyla papağan usulü haykıran bu çocuk onu utandırmıyor, güldürmüyor, bu durumun sorumluları onu kızdırmıyordu. Yüce Türk Adaleti’nin önde gelen temsilcisi, ancak böylesine yüz kızartıcı bir gösteri karşısında duygulanabilen bir muhteremdi......Aslolan, devletin irade alanımıza yönelik tecavüzüne karşı koymaktır. Ahlak terzileri işbaşında. Küstahça üzerimize geçirmeye çalıştıkları hayat, bize ait değil. Gençleri gençlikten korumaya çalışan devletten çocukları korumak zorundayız.
“Fışkırır rûh-ı mücerd gibi yerden na’şım; O zaman yükselerek arşa değer belki başım!” diye haykıran 4 yaşındaki kız çocukları ancak korku filmlerine yakışır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder